SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI NASIL AÇILIR?
Türk Medeni Kanunumuzda “Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşanması diğer eşten beklenmezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.” denmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere ; eşlerden birisi diğer eşi küçük düşürücü bir suç işler ve bu nedenden ötürü evlilik birliğinin devamı diğer eşten beklenemez ise bu durumda diğer eş boşanma davası açabilir. Eşinizin şahsınıza yönelik bir suç işlemesi şart değildir, eşinizin üçüncü bir kişiye karşı işlediği suç nedeniyle de siz bu nedene dayanarak boşanma davanızı açabilirsiniz. Sizin bu nedene dayanarak eşinize karşı boşanma davası açabilmeniz için eşinizin , sizinle evlendikten sonraki süreçte yani evlendiğiniz tarihten sonra yüz kızartıcı suçu işlemesi gerekmektedir. Suçun ‘’küçük düşürücü suç’’ kapsamında olup olmadığı hususu ise her olayın özelliğine göre hakim tarafından takdir edilecektir.
Küçük düşürücü suçların neler olduğuna örnek verecek olursak eşinizin; Hırsızlık, Zimmet ,Rüşvet , Uyuşturucu ticareti, Dolandırıcılık, Kasten adam öldürme gibi suçlardan herhangi birini işlemesi örnek olarak gösterilebilir. Suçun tek bir kez işlenmiş olması dahi boşanma davası açılabilmeniz için yeterlidir. Ayrıca ; açtığınız bu davada eşiniz tarafından işlenen bu suçtan ötürü evlilik birliğinizin devam ettirilemeyecek bir hal alması da gerekmektedir.
Haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, eşlerden birinin haysiyetsiz olarak nitelendirilen bir hayat biçimi olmalı, bu hayat biçimi belirli bir süre devam etmelidir. Haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayanarak açacağınız boşanma davanızda davalı eşinizin bu yaşam tarzını evlendiğiniz tarihten sonra benimsemesi gerekmektedir. Haysiyetsiz hayat sürmenin ne demek olduğuna değinecek olursak; toplumun değer yargıları ile ahlak, şeref ve namus anlayışına aykırı yaşam tarzının benimsenmesi ve bu yaşam tarzının devamlılık arz edecek şekilde sürdürülmesi demektir. Haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayanarak açacağınız boşanma davanızda siz , eşinizin evli olduğu halde başka birisiyle evlilik dışı aynı evde yaşamasını ya da eşinizin uyuşturucu madde ticareti yaptığını, alkol ve kumar bağımlısı olduğu gibi sebepleri örnek gösterebilirsiniz. Ayrıca ; Haysiyetsiz yaşam süren eşinizin bu yaşam tarzını alışkanlık haline getirmiş olması gerekmekte olup evlilik birliğinizin devamının çekilmez bir hal alması da gerekmektedir.
Evlilik birliğinizin devamının çekilmez hale gelip gelmemesi hususunu ise ; sizin davanızda sunduğunuz delilleriniz ölçüsünde ve olayın içeriğine göre hakim takdir edecektir. Bu davayı nerede açacağınız hususuna değinecek olursak; bu hususta tarafların son 6 aydan beri ikamet ettikleri veya her iki taraftan birinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesi bu konuda görevli mahkemedir. Tarafların davalarını açmak için gittikleri adliyede Aile Mahkemesi bulunmuyorsa şayet boşanma davalarını Asliye Hukuk Mahkemelerinde açmaları gerekmektedir.
Davayı açtığınız takdirde siz dilekçenizde davalı eşinize karşı varsa maddi ve manevi tazminat , nafaka ve çocuklarınızın velayeti gibi taleplerinizi sürebilirsiniz. Bilindiği üzere ; Tazminat , kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafın diğer taraftan talep ettiği husustur. Tarafların eşit kusurlu olmaları halinde ise birbirlerinden maddi ve manevi tazminat talep etme hakları bulunmamaktadır. Yani siz; suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davanızı açtığınızda kusurlu taraf olan eşiniz , sizden tazminat talep edemeyecektir. Davacı taraf olarak siz; kusurlu taraf olan davalı eşinizden manevi tazminatta talep edebilirsiniz.
Misalen ; sizinle evli olduğu halde evlilik dışı başkasıyla aynı evde yaşadığı için boşanma davası açmışsanız şayet; sizi aldatmış olması nedeniyle kişilik haklarınız zedelenmiş olmaktadır. Nafaka hususunda ise ; hakim çocuklar adına veya sizin adınıza dava tarihinden itibaren tedbir nafakası ödenmesine karar verebilecektir. Şayet ortada çocuklar var ise bu çocukların velayetlerinin kimde kalacağı konusunda çocuğun menfaati ve üstün yararı gözetilerek karar verilmelidir.
Tüm Yorumlar