Yine bir ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ geldi, çattı.
Kutlama mesajları, özel kampanyalar, kutlamalar, güzel sözler.
Tüm özel günde olduğu gibi 8 Mart da bazıları için inanılmaz bir fırsata dönüştü.
Kimi şov amaçlı, kimi kâr amaçlı kullanıyor işine geldiği gibi.
Vur patlasın, çal oynasın günü gibi bakılıyor.
Tam 150 yıl önce 120 işçi kadının feci şekilde can verdiği günü kutlamaya çeviriyoruz.
Anmak yerine, eğlencelerle, kutlamalarla geçiriyoruz 8 Mart’ı.
Her konuda olduğu gibi duyarsızlık diz boyu.
Bugünün sadece kutlamadan ibaret olduğunu düşünüyorlar.
Ya da işlerine öyle geliyor.
Bir tek kişi de çıkıp, ‘Eylem sırasında hayatlarını kaybeden 120 kadınımızı anıyoruz’ demiyor.
Ne olduğunu bilmedikleri, neden kutladıklarından bihaber şekilde eğleniyorlar kendi çaplarında.
Bir de işin diğer boyutundan bakalım.
Her ortamda kadınla erkek eşit diye bağırıyoruz.
Madem eşit, ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ ne demek?
Kadınlara özel bir gün, kadınları ayrıştırmak değil mi?
Bence onları böyle günlerde ayrıştırmak yerine eşit olduklarını göstermek zorundayız.
Zaten kadınlarımızın yüzde 90’ı böyle bir günde olduklarından dahi bihaber.
Ya işlerinde ekmek peşindeler ya da evlerinde temizlik, çocukla uğraşıyorlar.
Kaldı ki, her geçen gün kadınların katledilmesi ve şiddete maruz kalmalarına şahitlik ediyoruz.
Artık yeter diyoruz.
Ama bitmiyor.
Birisinin acısını yaşarken bir başka vahşet haberi ile sarsılıyoruz.
Gerçekten de ne zor şeymiş şu dünyada kadın olmak.
Dünyaya gelir, ‘Tuh keşke erkek olsaydı’
Okula gitmek ister, ‘Yarın zengin bir kocaya gidersin, okuyup da ne yapacan’
Arkadaşları ile buluşmak, gezmek ya da sinemaya gitmek ister, “Kız kısmının ne işi var sokaklarda’
Evlenmek ister, ‘Sevemezsin. Kocanı da baban ya da amcan seçer’
9 ay karnında taşıdığı bebeğine doğduktan sonra sahip çıkarmazlar.
Ayrılmak ister, öldürülür.
İşe girmek ister, ‘Tacize uğrar’
Minibüse biner, ‘Kaçırılır, tecavüz edilir, katledilir
Artık canına tak eder ve ‘Kadına şiddete hayır’ haykırışlarıyla yürümek ister, ‘Saçından başından yerlerde sürüklenir’
Hamile kalır, ‘Sokakta yürümesi günah diyen akıl yoksunları çıkar’
Mini etek giyer, ‘Tacize davetiye çıkarıyor diyen namus düşmanları çıkar’
Kapanır, ‘Okuma ve çalışma hakkı elinden alınır’
Açılır, ‘Dinsizlikle suçlanır’
Evlense de evlenmese de hep erkek baskısı altında bir ömür geçirir.
Ölür, yine kurtulamaz.
‘Anası bacısı ya da kızının son yolculuğunda tabutu taşımasına izin verilmez’
Bence kutlama yerine şu saydıklarımı nasıl düzeltiriz derdine düşmeliyiz.
Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.