Pandemi en temel korkularımızı tetikledi

Klinik Psikolog Işınsu Erbudak, Medical Park Gaziantep Hastanesi’nde çocuk, ergen ve yetişkin klinik alanında danışanlarına psikolojik destek sunuyor.

Klinik Psikolog Işınsu Erbudak, Medical Park Gaziantep Hastanesi’nde çocuk, ergen ve yetişkin klinik alanında danışanlarına psikolojik destek sunuyor. Pandemi sürecinde danışanlarına her türlü moral ve motivasyon desteğini sağlayan Psikolog Erbudak ile salgın psikolojisini ve aksayan gündelik yaşam ritüellerini konuştuk.

“FARKLI BAŞ ETME MEKANİZMALARINI KULLANIYORUZ”

Pandemi psikolojisinden kısaca bahseder misiniz? Bu süreç var olan psikolojik sorunlarınüzerine ne gibi tepkimeler doğurdu bireyde ve toplumda?

Pandemi, bir anda ortaya çıkan bir durum olduğu için hepimiz bu duruma hazırlıksız yakalandık. Daha önceden yaşamadığımız için tanıdık olmadığımız bu durum; sosyal alanlarımızı, kişiler arası ilişkilerimizi, iş yaşamımızı, sorumluluklarımızı, günlük rutinlerimizi, hobilerimizi etkiledi ve değiştirdi. Hazırlıksız yakalandığımız her durum gibi pandemi süreci de güvenlik algımızı sarsarak, yarattığı belirsizlik hissiyle sevdiklerimizin sağlığını ve kendi sağlığımızı tehdit etti. En temel korkularımız tetiklendi; kontrol edilemez, belirsiz olanla yani ölümle yüz yüze geldik. Bu süreç devam ederken baş etmek için hepimiz çok önceden geliştirdiğimiz farklı baş etme mekanizmalarını kullanıyoruz; yemek yiyerek rahatlamak, sürekli uyumak, uyku bozuklukları yaşamak, işe, spora ve akademik yaşama aşırı yatırım yapmak, dikkat sorunları, fobiler, tikler, obsesyonlar, kompulsüyonlar hatta panik atak gibi…

DOĞAL AKIŞLAR YAŞAM KALİTESİNİ ARTIRACAK

Psikolojinin en çok ilgi duyduğu veya araştırdığı alanlarından birinin boş vakitleri değerlendirme veya yönetebilme konusu olduğunu düşünüyorum. Siz bu konuda insanlara ne gibi öneriler sunuyorsunuz?

Kişinin kendini tanıması; sevdiği ve sevmediği şeyleri fark etmesi, yapacağı işleri de öncelik sırasına koymasına yardımcı olacaktır. Böylece doğal bir akışta sıralamaya ve düzene giren işler hem keyif verici hem de verimli uğraşılara dönüşerek yaşam kalitesini artıracaktır.

TRAVMATİK YAŞAM HALLERİNİ KİŞİSELLEŞTİRMEMEK GEREK

Gündelik yaşam rutinimiz salgın sürecinde kesintiye uğradı. Çalışma koşullarımız ve yaşam tarzlarımız pandemiyle birlikte değişti. Bu konuda danışanlarınıza neler öneriyorsunuz?

Karantina süreci; yoğun kaygı hissederek bir evi paylaşan bireylerin, ev dışındaki kişisel alanlarından vazgeçmek zorunda kalmalarına sebep oldu. Bunun sonucunda evin herkes için birden fazla anlamı oldu hem iş hem okul hem spor salonu hem de park... Zamanla duvarlar daha fazla ses geçiriyormuş, odalar olduğundan küçük geliyormuş gibi hissettirdi. Kişisel alanlar kaybedilmiş, ev içindeki mahremiyet bozulmuş gibi oldu. Bu zorunlu yakınlaşmalar sonucunda kişiler arası çatışmalar yaşamak sürpriz değildi. Böyle zamanlarda süreci kontrol edebildiğimizi hissetmeye ihtiyaç duyarız. Kontrol edemediğimiz durumların içinde dahi kontrol edilebilir bazı alanlar vardır, günlük rutinler bunun en iyi örneği... Bu sebeple uyku, yemek, egzersiz, iş akışındaki düzeni sağlamak bizim biraz daha bilinir bir alanda ve güvende olduğumuzu hissettirecektir. Böylece kişisel alanlarımızı korumak için her an yanımızda olan kişileri itmemize gerek kalmaz. Tüm dünyayı aynı şekilde etkileyen bu travmatik yaşantıyı kişiselleştirmemek, felaketleştirmemek, olabildiğince uyum sağlamayı denemek de baş etmeyi kolaylaştıracaktır.

BİREYLERİN YAŞAM DENEYİMLERİNDE SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ KURMASI İÇİN İÇ GÖRÜSÜNÜN OLMASI GEREKİR

Psikolojik sorunların başlangıcı keşfedilmiş zaman veya yaşam tecrübeleri midir? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Bireylerin yaşam deneyimleri arasındaki sebep sonuç ilişkilerini fark edebilmesi için bir iç görüsünün olması gerekir. Ancak zaman zaman olayların görünür sebep-sonuç bağlantılarının ardında; çoğunlukla ilgisiz olduğu düşünülen, kaynaklarını çocukluk yaşantılarından, geçmişten hatta birkaç üst nesilden alan etmenler de olabilmektedir. Toplumsal travmalar, toplumsal bilinçdışını şekillendirir. Savaş geçiren toplumlarda bireysel olarak yurt, göçmenlik, aidiyet kavramları önem kazanırken bunun etkilerinin de bir sonraki nesillere aktarıldığı gözlemlenmiştir. Pandemi sürecinde yaşanan bilinmezlik, panik, korku hali de köklerini mutlaka kişisel aile öykümüzden aldığı gibi; etkilerini de sonraki nesillere iletecektir.

10 Ara 2020 - 17:00 -

Mahreç  Cihat Öztürk


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.