Nebih Aytar, finans sektöründen ayrıldıktan sonra kendini bambaşka bir işe adadı

Gönülden Gaziantepli” Nebih Aytar ile Gaziantep/Güvenevler Mahallesindeki EnstrümanAtölyesinde buluştuk ve Müziğe / Enstrümanlaraolan sevdasını konuştuk…

Müzik aletlerini icra etmek veya icra edeni dinlemek ne kadar keyifli olsa da hem icra yapabilmek hem de bu enstrümanların imalatlarını yapabilmek apayrı bir emek, birikim, el yatkınlığı ve beceri meziyetigerektiriyor. Uzun yıllar finans sektöründe Yönetici olarak hizmet veren Nebih Aytar, Bankacılık yaparken Kanun, Keman ve Ud yapmaya başlamış.…

Şanlıurfa, İstanbul, Malatya, Diyarbakır, Batman ve Gaziantep derken, emekli olduktan sonra hep ev ortamında mevcutta bulunan atölyesini gün yüzüne çıkarmış ve yerleşik düzenini Gaziantep’te kur arak sevdasının peşinden gitmiş…

“Gönülden Gaziantepli” Nebih Aytar ile Gaziantep/Güvenevler Mahallesindeki EnstrümanAtölyesinde buluştuk ve Müziğe / Enstrümanlaraolan sevdasını konuştuk…

Nebih bey, ne zaman başladı bu sevda, bize anlatır mısınız?

Doğum yerim Şanlıurfa Merkez, 13 bin yıllık kültür şehri Şanlıurfa’da çok çeşitli kavimler, topluluklaryaşamış. Şanlıurfa’da Müzik kültürü ve aşkı her ailede / bireylerinde vardır. Mesela 70’li yıllarda en büyük abim için “âma Corc” diye ama bir hoca haftada 2 gün eve gelir gitar dersi verirdi, bir diğer abim hem kanun çalar hemde sesi güzel ve oktavlı olduğundan çok güzel Türk Müziği eserlerini okurdu,abimin teşviki oldu. 13-14 yaşlarındaydım bende ailede farklı bir enstrüman olsun diye keman icrasınayöneldim. Yıllar geçti çapımızca icracılığımızı hiçbirimiz mesleğe dönüştürmedik, hep aile eş dost arkadaş ortamlarında derneklerde korolarda meşk yaparak geçirdik yani başlangıcımız böyle. Bu uğraşımız Kültür-Sanat ve bir gönül uğraşısı olarak hiç kopmadan bu günlere geldi, musiki her bakımdan derya deniz bir umman icra bakımından ne kadar emek vermiş olsamda bugün bir profesyonele yakın derecede icra yapabilsemde henüz bir şey bildiğimi söyleyemem.

Ama asıl işiniz bankacılık öyle değil mi?

Öğrenim sonrası 80’li yıllarda geçim mesleğim olan bankacılık la hayata başladım bu görev ve bu uzun süreç devam ederken müzikte hayatımın diğer gönül uğraşısı olarak kopmadan devam etti…

Nedir bu sevdanın sırrı?

Memleketim Şanlıurfa’da oda-sıra kültürü vardır, akordu birbiriyle uyuşan insanlar bir araya gelir, kendilerine sürekli oturup kalkacakları, meşk edecekleri, misafirlerini ağırlayacakları bir yer ayarlarlar. Burası müstakil bir ev olur, iş hanında bir oda olur, müsait bir apartman dairesi olur, avlulu ev olur vs vs haftanın belirli günlerinde oturup birlikte meşk yaparlar, muhabbet ederler. Oda kültüründe her yaş grubundan ve her meslek dalından kişiler yer alır.Bu ortamda müziğin yanı sıra siyaset, dini konular,ahlâki konular sosyal konularda sohbetler yapılır,yöresel konular sorunlar çözümler vs vs her türden seviyeli fikirler gündemi oluşturur, kırıp dökmeden bazen tartışmalarda yaşanır orası olgunlaşma ortamıdır. Ağırlıklı olarakta gerektiğinde arkadaşlar arasında sosyal yardımlaşma vardır, menfaatten öte samimi arkadaşlık bağları vardır. Bu ortamlarda ve çeşitli gruplarda gençliğim geçti diyebilirim.…

MUSİKİYE İLGİSİ HEP VARDI…

Bu işin bir gün mesleğiniz olacağını hayal ediyor muydunuz?

Bankacılık yaparken “bir gün nasıl olsa bu görev son bulacak ve işi bırakacağım” diyordum Musiki ile uğraşan insanlar biraz fazla duyarlı ve hassas olur, ben de görevden ayrılırsam kahvede şurada burada boş beleş takılamam, gündelik eş-dost edinememgörevim son bulduğunda bir mekanım, bir uğraşım ve bir işim olmalı ki bir arayış bir boşluk yaşamayayım düşüncesiyle uzun yıllar öncesinde planladığım ortamdayım şu an üretim yapıyorum/meşk yapıyorum musikinin göbeğindeyim yani içinde bulunduğum ortam bir hayal, bir sürpriz veya tesadüf değildir.

Atölye kurma fikri nasıl oluştu?

Mesela biz gençlik yıllarımızda işinde isim yapmış enstrüman yapımcılarına gideriz. Ne yaptıracaksakenstrümanın özelliklerini söyler, taleplerimizi dile getiririz. Ustalar, bunları not alır ama teslim tarihi geldiğinde, bizim istediğimizle, onların yaptıkları arasında dağlar kadar fark olduğuna bin defa şahit olmuşuzdur. Buna, ticari yaklaşmak mı, karşının isteğine saygı göstermemek mi, hoca bildiğini okur mu ne derseniz deyin. Sizin isteğinizin bir önemi yok. Beğenmedim deme şansınız da alternatif azlığından kaynaklı olarak yoktur.(Bazı ustaları tenzih ederim ancak geneli böyledir) Bu konuda çok rahatsızlıklarımız oldu ve bu durum beni imalat konusunda kamçıladı. Rahmetli babam, iyi bir teknik-mekanik ustasıydı evimizde bizzat metal atölyesi vardı kim neyi yapamaz ise babama gelirdi yapamadığı bir işe şahit olmadım böyle bir atölye ortamdan geliyorum. El yatkınlığı alet edevatı tanıma, kullanma becerisini o yıllarda çocuklukta öğrendik.

YAPIMI AYLAR SÜRÜYOR…

Bu enstrümanlar, hangi ağaç türlerinden yapılıyor peki?

Keman ’ da değişmez ön kapak ladin yanlık,kol ve arka kapak hareli akçaağaç kullanmak zorundayız . Kemanın ü zerinde siyah görülen siyah kısımlar burgu,klavye ve kuyruk a b an oz ’ dur .

Ud’da kapak genellikle ladin, Kanada sediri, klavye abanoz, arka bombeli kısım çeşitli farklı desenlerdeki sert dokulu ağaçlar kombine edilerek kullanılır.

Kanun’da sertlik gereken yer var, yumuşaklık gereken yer var, sesi geçirmesi gereken yer var, geçirmemesi gereken yer var. Onda da 10 ve 11 çeşit ağacın bir araya gelmesiyle bir kanun meydana gelir. Kanun’un yapımı diğer enstrümanlara göre piyanodan sonra daha zorlu olanıdır çünkü makam değişiklikleri ve geçkileri için bir kanunda yaklaşık 300 civarında bir mandal sistemi vardır ki bunları yerli yerince çakabilmek makam bilgisini gerektirir.

Ürünleri temin etmek zor mu?

Benim için zor değil İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den,Bursa’dan,Kocaeli’den malzeme teminimi rahat yapıyorum. Bu enstrümanların tamamlanması için gerekli malzemeler sadece ağaçlardan ibaret değil. Genellersek bunların bir kısmı ülkemizdeüretilen malzemeler bir kısmı da tedarikçilerin yurdışından getirdikleri ürünleri kapsıyor. Bu konuda yeterli çevrem oluştuğundan rahat temin edebiliyorum.

Kaç yıl dır bu işi yapıyorsunuz ?

Yaklaşık 25 yıl civarı oldu ancak görevim nedeniyle uzun yıllarımı ev ortamındaki atölyemde sürdürdüm 2009’da emekli olduktan sonra atölyemi evin garajına indirdim. Önce, Sarıgüllük’te idim bilaharem2 olarak küçük gelmeye başlayınca Güvenevler’degördüğünüz bu atölyeye geçtim.

Peki sizin “ ustam ” diyebileceğiniz isimler var mı , bu işi öğreten?

Olmaz mı ? İstanbul’da iken yaylı sazlar üzerineBeyoğlunda Levent Ustam,Yine İstanbulUnkapanında Ud ve Kanun imalatı yapan Alaattin Ustam, İstanbulda yetişip Şanlıurfa’ya göç eden Udve Keman imalatı yapan Hasan Ustam, Diyarbakır’da Kaya Ustam yine Diyarbakır’da geçmiş yıllarda kanun yapmış, bırakmış bir ustamız vardı, ondan faydalandım.

YEREL YÖNETİMLERE VE KURUMLARA SİTEM…

Sizin yetiştirdiğiniz isimler var mı?

Bankacılık yaparken boş zamanlarımda evimde çalıştığım için bu mümkün değildi. Ancak emekli olduktan sonra “Bildiklerim benimle gitmesin ” bu işi yeni nesillere aktarmak adına, öğretmeye karar verdim. 2008 Yılında Valiliğin, Belediyelerin ve Üniversitenin Kültür Müdürlüğü’nün kapılarını aşındırdım. Bu saydığım yerlere en az 3’er defa gitmişimdir. Kendimi tanıtarak “Ben sizden para, pul malzeme, alet , edevat,makine, ham maddeistemiyorum ve istemeyeceğim işimle ilgili herşeyimfazlasıyla var bana uygun bir yerde 50-60 m2 bir yer tahsis edin gençlere ilgilenenlere bu işi öğreteyimkimse alınmasın bu memleketin hep dillendirdiği kebap,baklava,beyran vs vs yemek içmek le övündüğünüz reklamınızın yanına kültür sanat ve enstrüman üretimi olarak bir üründe ben koyayım yaşadığımız memlekete bir çivide ben çakayım şehre girdi yaratayım” dedim dökümanlar verdim kanun sazının geliştirilmesi için projemi anlattım patenti alınmış protatifi bitmiş işlerimi gelin yerinde görüp inceleyin dedim. Ama maalesef her görüştüğüm muhterem zat yüzüme karşı çok güzel tabi neden olmasın vs vs ilgi gösterdi sonuç için uzun bir sürebekledim ancak sonuç ve ilgi hikaye çıkınca bu konudaki istek ve şevkim kaçtı vaz geçtim. Müzikle uğraşan insanlar hassas insanlardır. Ülkemiz Avrupa düzeyinde değil biliyorum ancak oralarda böyle beklentisiz bir sanatkarın bu teklifinin karşılığında ayağının altına kırmızı halı sererler, ayda da 15-20 bin dolar para verirler Maalesef acı olan tarafı Valilik, Üniversite,Belediyeler birleşerek dahi kültür sanat adına 50-60 m2 bir

10 Eyl 2020 - 07:28 -

Mahreç  Hüseyin Küpeli


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.