Gaziantep’te farklı bir mekan: Future Kitap Kafe

Kitap ve kahve keyfini evde değil de, dışarda yaşamak isteyenler için Gaziantep’te pek fazla seçenek olduğu söylenemez. Ancak 4 ay kadar önce hizmet vermeye başlayan Future Kafe bu boşluğu doldurmaya aday mekanlardan birisi.

Kitap ve kahve keyfini evde değil de, dışarda yaşamak isteyenler için Gaziantep’te pek fazla seçenek olduğu söylenemez. Ancak 4 ay kadar önce hizmet vermeye başlayan Future Kafe bu boşluğu doldurmaya aday mekanlardan birisi.

Kafeyi bir öğretmenin açması, işletmeye daha da anlam katmış… 3 bine yakın kitabın olduğu, çay-kahve çeşitlerinin yanı sıra mutfağında yemeklerin de olduğu Futura Kitap Kafe, sadece bireysel değil, gruplar halinde gelen müşterini de ağırlayacak bir mekâna sahip. 3 katlı mekânda; ders odaklı çalışan öğrenciler için de ayrı bir bölüm oluşturulmuş.

Kazanç olarak daha iyi şeyler yapmak varken, birikimlerini kitap kafeye aktarmayı tercih eden Matematik Öğretmeni Asef Bulgan ile yeni açtığı mekanını konuştuk.

Asef bey merhaba, pek çok insan böyle bir mekân açmayı hayal eder ama ticari kaygılardan dolayı çoğu kimse de hayata geçirmekten vazgeçer. Siz nasıl karar verdiniz, içi kitaplarla dolu bir işletmeye yatırım yapmaya?

Çok haklısınız. Etrafımdaki herkes bana bunları söyledi. Babam, aile büyüklerim, arkadaşlarım “Bak açacaksın ama pişman olacaksın. Emeklerine yazık olur” türünden ikazlarda bulundu. Hatta daha da ileri gidip, Gaziantep’te kitap okuma alışkanlığının düşük olmasını örnek gösterip "Eğitimde son sıralardayız” deyip, riskimin daha yüksek olduğunu söyleyenler oldu. Ama ben kararımı çoktan vermiştim. Dostlarımı dinlemedim. Bazı hayallerim var ve bunun için adım atmam gerekiyordu. Eğitime dokunmak üzere yola çıktım. Bu yolda da hiç çekinmedim. Gaziantep’te kesinlikle böyle bir konseptin eksikliği var. Buradaki olay sadece ticari olarak değil de biraz daha insanların gelebileceği sosyal bir adres olarak ta kullanılacak.

Okuma oranının düşük olması sizi ürkütmedi mi?

Gaziantep bir üretim şehri. Üretimin yanında eğitim de mutlaka olmalı. “Gaziantepli okumaz algısı” bana göre yanlış. Okuyan, sorgulayan, araştıran çok önemli bir kitle de var bu şehirde. Ben bunlarla yola çıkıp, bu tür kişilerin sayısının artmasına yardımcı olmak istedim. Eğitim anlamında geride olabiliriz ancak böyle gitmemesi gerektiğini düşünüyorum. Geçen bir arkadaşım geldi mesela, Arabuluculuk Sınavına hazırlandı. Yukarda sessiz bir ortamda çalıştı. Kahvesini içti, yemeğini yedi. “Burası olmasaydı, ben çalışamazdım. Eğer kazanırsam senin sayende kazanacağım” dedi. Demek ki, böyle bir mekanın eksikliği var.

Bu anlamda bir boşluğu doldurduğunuzu düşünüyor musunuz?

Mutlaka tabii ki… Mekanı açmadan önce, örnekleri inceledim. Milli kütüphaneyi gezdim. Tecrübeli isimlerle görüştüm. Gaziantep Üniversitesi’ne gittim. Sonuç olarak, daha ulaşılabilir. Bilinen, nezih bir bölgede açmaya karar verdim. Böyle bir mekanı Üniversite karşısında açsaydım daha fazla müşteri de çekebilirdim ama bunu yapmadım. Hoş ve zarif bir mekan olsun istedim ve rasaf yolu üzerinde, gürültüsü daha az bir bölgeyi tercih ettim.

Kitap Kafe örneklerinin sayısı Gaziantep’te yok denecek kadar az ama yaygın olan şehirler var, bir pazar araştırması yaptınız mı?

Son 4-5 yıldır Gaziantep’teyim. Ankara’da kendi öğrencilik dönemimde Milli Kütüphaneyi çok kullanırdım. Sonrasında da yaptığımız işler doğrultusunda bakıp açıkçası, analiz tarzı bir şey çıkmış oldu ortaya. Bir de eğitimde çalışma ihtiyacı diye bir durum var. Sürekli öğrenciye bir şey vermek değil, verdiğini onun uygulaması, pratiğini yapması lazım. Geçmişte, usta-çırak ilişkisi nasıl oluyorsa, tıpkı bunun gibi. Ben dünyanın en iyi matematikçisi olabilirim. Ama bunu çocuğa aktaramıyorsam, iyi matematikçi olmanın ne kıymeti var. Önemli olan, benim bildiğimi, sana aktarabilmek.

Peki, bu kafenin kuruluş sürecinde neler yaşadınız?

Epeyce zorlandık. Çünkü bam başka bir konsept yapacaktık ve bir hayli döküp-kırmak gerekiyordu. Küçük rötuşlarda bile, kendimizi inşaat firması gibi hissettik. Çimento taşıdık, harç yaptık. Marangozla, alıcıyla, demir doğramayla hepsiyle ayrı ayrı uğraştık. Esas zorlandığımız nokta ise, kimseye iş yaptıramadık. Ustaları getirip, işini tamamlatıncaya kadar çok zaman geçti. Ama işler bitip, burası ortaya çıkınca, insanların tepkisi unutturdu her şeyi. Şunu duyabildik ilk kez gelip beğenenler “Buranın yaşaması gerek” dediğinde çok mutlu olduk. Doğru bir yola girdiğimizi anladık.

“BENİM İÇİN ASIL RİSK BUYDU”

Ne gibi eleştiriler alıyordunuz?

Güzel şeyler söyleyende oldu, eksiklerimizi söyleyende. Evet çok iyi çok güzel ama ben daha önce kafe sektöründe yoktum. Kafeler nasıl işletilir, ne yapılır ben bunları bilmeden girdim. Asıl risk buydu ve başka risk yoktu. Kitapla alakalı bir risk yoktu yani. Çünkü insanlar “sanki ben kitap okumuyorsam, kimse kitap okumuyor” gibi düşünüyor ama böyle değil. Kitap okuyan, bu mekanlara ihtiyaç duyan bir kesim de var artık. Biz bunlara hitap ediyoruz.

Kaç kitap var burada, sayıyı yeterli görüyor musunuz, bir hedefiniz var mı?

Şu anda 3 bin civarında kitabımız var ama daha fazlası için alanımızda yeterli değil açıkçası. Kitap almakla ilgili bir sorunumuz yok. Daha fazla kitap getireyim ama nereye koyacağım. Bir de şöyle bir şey var. Eğer kişi kitap okumak için burayı tercih ediyorsa, bu 3 bin kitap içerisinde de kendine hitap eden eseri bulabiliyor.

Peki kitap siparişi veren oluyor mu?

Tabi öyle de çalışıyoruz, çünkü dediğim gibi hani alanımız dar olduğu için biz kitap sayısını arttıramıyoruz, ondan dolayı tedarik yoluna gidiyoruz. En geç bir hafta içinde teslim olacak şekilde bu talebi yerine getiriyoruz. Belki internetten 2-3 gün içerisinde müşteri kendisi de getirebilir ama kitap evinin özelliği de bu yani. Yine de o raflar arasında gezmeyi seviyor kitap okuyan kişiler, o başka bir duygu çünkü. Oradaki tek dert “şu gelsin okuyayım” değil. Kitabı eline alacak, çevirip arkasını okuyacak. Kurcalayacak. Beğenmediği kitaba bakıp “bu ne demiş” diye merakını giderecek. Yani buranın böyle bir Kitap Evi olmasını istiyorum. O yüzden yapıyı bozmak istemiyorum. Kitapları sıkıştırayım, çok kitap getireyim, 2 masa daha atayım, daha fazla kazanayım diye bir kaygım yok. Böyle düşünseydim, bu mekanı üniversitenin orada açardım. İçerde de oturamaz yerimiz olmazdı. Ben nezih bir ortam olmasına en başından beri dikkat ettim ve ediyorum. Gün boyunca mutfağa giriyorum, kahvaltımı hazırlıyorum, oturuyorum öğrencilerimle bağlama çalıyoruz, türkü söylüyoruz. Mesele bunları yapabilmek.

Toplam ne kadarlık bir alanda hizmet veriyorsunuz?

Yaklaşık bin metrekareye yakın bir alan. 3 katlı. Giriş katımızda kitaplarımız, kafe, mutfak ve okuma alanlarımız var. Orta kat tamamen Milli Kütüphane gibi insanların kendi başına gelip herhangi bir araştırmasını, çalışmasını, kitap okumasını yapabileceği bir alan. Kendi başına ne kadar kalmak istediği bir zaman varsa, burada kendisine uygun dizayn edilmiş, ışıkları olan, prizi olan çalışmasını sağlayabileceği bir masası var. Toplantı salonlarımız var, şirketler, kulüpler, dernekler toplu şekilde kullanabilir. Üniversite öğrencileri vize döneminde gelip burada derslerini çalışabilir. Yani okumakla ilgili istediği her türlü ortam var burada.

Kafe bölümünde neler var?

Kahvemizi kendimiz üretmeye karar verdik. Diğer türlü, birinin eline mahkum kalıyorsunuz. Bu tarz yerlere kahve veren piyasada 3-4 dağıtıcı var. Onlara bağlı kalmak istemedik. Ben damak lezzetimi sağlama almak istiyorum. Buraya insanlar kitap okumak için geliyor ama kahveme de gelinsin istiyorum. Başka neler var sorusuna gelince; insanlar buraya gelip sakin bir ortamda, sigara içilmeyen, klasik müziğin daha kısık tonlarda çaldığı, bir terasta tramvay eşliğinde muhabbetlerini yapabiliyor. Burada toplu yemekler alabiliyor, kahvaltılarımız var. Haricen haftanın bir günü İngilizce sohbet edilen bir masamız var. Herhangi bir ücret veya bir kayıt olayı yok, bu masanın kuralı İngilizce. Perşembe günü saat 6’da buraya geldiniz, siz orada değil de burada oturmak istediniz. İçeceğinizi burada içiyorsunuz ama tek şart bu masada İngilizce konuşmak, siparişinizi İngilizce vermeniz gerekiyor. İngilizce Öğretmeni bir arkadaşımız var. O’nu özellikle de oraya oturtuyoruz. O sizi muhabbete katıyor, hani o gün orada çat patta olsa İngilizce konuşmak gerekiyor.

Mutfakta neler yapıyorsunuz?

Yaptıklarımız o kadar fazla ki, restoran formatına dönüştük dönüşeceğiz. Şefimizi zor tutuyoruz adeta. Balığa girmek istiyor, güzel de tepkiler alıyoruz. Sunumlarımız çok özel. Burada evlilik yıl dönümü kutlayabildi arkadaşlar. Her gün çıkarttığımız farklı bir menü de var.

Kitap müşterisi farklımı, müşterilerle nasıl bağ oluşuyor aranızda?

Tabir yerindeyse, müşteriler aileden birisi gibi olmaya başladı. Eldiğinde “selam vermezsem ayıp olur” modundayız. Gözler birbirimizi aramaya başladı. Güzel bir müşteri kitlesi oluştuğunu söyleyebilirim. İstediğimizde buydu zaten. , evet burası tutar tamam her şey güzel oldu ama, yine de orayı sağlam tutmak gerekiyordu geleni gerçekten hangi amaçlarla açtığımızı yansıtabilmemiz gerekiyordu

“OKUL AÇMAK İSTERİM”

Uzun vadede hedefleriniz neler?

Benim okul açma hayalim vardı, burayı açmakta hayalimdi. Burayı yaptım. Diğer hayalime de ulaşacağıma inanıyorum. İnsanların bir gün “Asef hocanın artık okul açması gerekiyor” dedikleri zaman da gelecek. Buna inanıyorum. Biraz basamak basamak olmalı. 3 tane çocuğum var. Özellikle ikiz evlatları olan birisi olarak, aile de büyük sorumluluk. Belki vakit alacak ama geçte olsa bu hayalimi gerçekleştirmek istiyorum. Şu anda da üniversiteye hazırladığım öğrencilerim var. Öğrenciye dokunarak, çalışma hayatına etki ederek, ilerliyoruz.

KÖY OKULLARINA KİTAP BAĞIŞLARI OLACAK

Burayı, benzerlerinden farklı kılan özellikler var mı ya da olacak mı?

Öncelikle şunu belirteyim, biz bu 3 katlı mekanda daha fazla para kazanabileceğimiz işlerde yapabilirdik. Biraz eğitim yönüne odaklandık. Yakın zamanda, bir köşemiz olacak. Hazırlıklarına başladık. Oraya kitaplar koyup, dileyen herkesin okuyup, evine götürebileceği hatta isterse getirmeyebileceği kitaplar olacak. Herhangi bir ücreti de olmayacak. Buraya bağış yoluyla kitaplar da kabul edeceğiz. Bir nevi, kültürel paylaşıma aracılık etmiş olacağız. 2 yeni bir arkadaşımız var. Bir kampanya başlattık. Köylerdeki okulları araştıracaklar, ihtiyaçları neyse buraya kumbara gibi bir şey koyacağız, sadece kitap değil giyecek falan da burada toplanacak, nereye gideceği belli olacak, kimin ne gönderdiği yazacak yani.

Sosyal projeleriniz de olacak yani…

İlk etapta bunlar var. Görme engelliler için sesli kitap, yine ücretsiz olacak. Şu köşeyi düşünün, orada hepsinin kulaklığının olduğunu düşünün, kitabı seçip oradan alacaklar. Bu düşüncemizi de gerçekleştireceğiz.

Kentte bu tür yerlerin yok denecek kadar az olması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Ticari kaygılardan dolayıdır. Ya da işte kitap kafe açılıyor, evet sadece kitaba yüklenilmek istiyor. Okuma oranının düşüklüğüyle alakalı. Sonuç itibarı ile en basiti bir kiradan bahsetsek 10 bin lira kadar. O büyüklükteki bir yeri kitap ile doldurup, çarkı döndürmek zorundasınız. Kolay değil elbet.

Hocam; bence rakipsizde olmak istemezsiniz. Çünkü bu tür yerlerin sayısı kesinlikle artmalı değil mi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kesinlikle artsın istiyorum. Çünkü bu artık kültür haline gelmeli. Evlerde çalışma herkes için mümkün olmayabilir. Çalışma odaklı, dinlenme odaklı, güzel zaman geçirip arkadaşlarıyla eğlenmek isteyen var. Böyle bir kitlenin de olduğuna inanıyorum. Bizim gibi mekanlar arttıkça, bu müşteri de tipi de gelecektir.

Asef hocam biz sizi dinlerken oldukça mutlu olduk, sizin son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Bir iş yapacaksak düzgün yapalım. Mesela, bir ayraç bastırdım açılış günü. Şunu yazdım, herkes evinin önünü temizlerse sokak temiz olur, mahalle temiz olur, semt temiz olur, şehir temiz olur, kısacası ülke temiz olur, böyle gider bu. Ben öğretmen olarak görevimi düzgün yaptığım sürece, vatanıma hizmet etmiş oluyorum. Bu her meslek grubu için geçerli. İşletmeci olarak, evet ticari kaygılarımız var ama öncelikle bu şehrin kültürel yaşamına katkı sağlamak amacıyla yola çıktığımızı, bunun da risk almaya değer olduğunu belirtmek isterim.

24 Şub 2020 - 21:35 -

Mahreç  Hüseyin Küpeli


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

01

Megaladon - Asef bey önce çalıştırdığı işçilerin maaşını versin daha sonra köy okullarına kitap yardımı düşünülür.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 24 Şubat 21:35