ÇARE OLMAKTAN DAHA BÜYÜK MUTLULUK YOK

Medical Park Gaziantep Hastanesi’nin Genel Koordinatörü Hayrullah Kubba şehre olan sevgisini “Mezarımı bile bu şehirden aldım” diye anlatıyor.

Bir gecede aldığı kararla, 13 yıl önce Batman’da hastane işletmeciliği yaptığı dönemlde Gaziantep’e taşınmaya karar veren ve tüm birikimlerini bu şehirde yatırıma dönüştüren Medical Park Gaziantep Hastanesi’nin Genel Koordinatörü Hayrullah Kubba şehre olan sevgisini “Mezarımı bile bu şehirden aldım” diye anlatıyor. Sanayi ve ticarette çok daha karlı yatırımlar yapabilecekken bunları hiçbir zaman düşünmeyerek, milyon dolarlık yatırımları sağlık sektöründe yapmayı tercih ettiğini söyleyen Kubba “Bunun en büyük sebebi, kendime ait hastanem olmasına rağmen, yıllar önce annemi yakalandığı hastalıktan, kurtaramamış olmam” diye açıkladı. Kubba, insanların dertlerine çare olmanın, kendisi için en büyük mutluluk olduğunu ifade etti.

Uzun yıllardır Gaziantep’te yaşıyorsunuz, bize kendinizi anlatır mısınız?

1966 yılında Batman’da doğdum. İlk, Orta, Lise eğitimimi Batman’da tamamladım, daha sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun oldum. 1982’da mali müşavirliğe başladım ve uzun yıllar mesleğe devam ettikten sonra 1996’da o dönemde Güneydoğu’nun ilk özel hastanesi olan Batman Şifa Hastanesini açtık. Hastane yöneticiliği ve mali müşavirliği bir süre birlikte yürüttükten sonra tamamen sağlık sektörüne odaklandım. Bu arada, evliyim, 4 çocuğum var.

Medical Park ile yollarınız nasıl kesişti?

Bölgede çok popüler bir hastane olmaya başlamıştık. Bu performansımız, İstanbul Medicalpark’ın dikkatini çekince, teklif geldi. Birlikte çalışmayı teklif ettiler. 2007’de Medical Park ile ortaklığımız söz konusu oldu. Önce Van’da bir hastane açtık. Sonra Gaziantep ismi üzerinde duruldu. Şu anki hizmet verdiğimiz Medical Park Gaziantep’in yeri yüzde 50 inşaat dönemindeydi ve şantiyesi durmuştu. Böyle başladık. 27 Mart 2008’de hizmet verir hale getirdik. İnşaat iken devralıp, sadece Gaziantep’in değil, Türkiye’nin sayılı hastanelerinden birisi haline getirmeyi başardık. Ardından İzmir hastanemizi faaliyete aldık. Şu an 3 Medicalpark Hastanesi ile hizmet vermekteyiz.

“Annemin derdine, kendi hastanemde çare olamamıştım”

Buraya hangi hayallerle geldiniz?

Hayallerimden biri Gaziantep’te en iyi hastaneyi kurmak, farklı bölümler açmaktı. Örneğin Radyasyon Onkoloji bölümü hiç kimsenin cesaret edip yatırım bile yapamadığı bölümdü. Bir hastaneyi yönetmek, ve hastalara bu anlamda yardımcı olmak önemli. Tabii ki bunun bir hikayesi var. Annemin kanser oluşu, bizi bu bölümlere itti. Batman’da hastanemiz olmasına rağmen, bizde Onkoloji Bölümü yoktu ne yazık ki. Çünkü büyük bir yatırım Onkoloji alanı. O dönemde Bursa’ya radyasyon onkolojisi ve Işın Tedavisi için götürmüştük. Biz 5 kardeşiz. 3 ay başında durduk annemizin. Annemizle ilgili sıkıntıları yaşadıktan sonra şöyle bir karar aldık. “Nerede hastane açar isek, mutlaka bu bölümleri yapacağız” diye kendi kendimize söz verdik. Tabii ki burada o dönemde, Radyasyon Onkoloji Bölümü’nü kurduğum zaman, o cihazı 2009’da 2 milyon 550 bin marka almıştım, tabii ki ticari olarak rantabl olmayan bir durum söz konusuydu ama annemden dolayı ve yaşamış olduğum sıkıntılardan dolayı ben bu cihazı getirdim. Annemi 2018’in Kasım ayında kaybettik. Yani dramatik bir hikayenin ardından gelen bir başarı diyelim biz buna ve koymuş olduğumuz hedefler, duygusal anlamda ulaştığımız başarının sonucunu görüyoruz.

Kardeşiniz ile aynı sektörde misiniz?

Evet. Kardeşim Veysi Kubba İzmir’de, 46 bin metrekare büyüklüğünde Medical Park İzmir Hastanesini yönetiyor. O da bu alanda başarılı bir isim.

Gaziantep’e geldiğiniz yıllarda sağlık alanındaki koşullar nasıldı?

Özel hastaneler elbette vardı ancak genel anlamda koşullar bugünkü gibi değildi. Ben, özel hastanecilikte bir ivme kazandırdığımızı düşünüyorum. Diğer hastanelerle de aramızda rekabet anlamında güzel şeyler oldu. Rekabet güzel şey ve bu imkanların artmasından Gaziantep ve bölge halkı fayda gördü. Rekabet hizmetle güzel. Benim Mali Müşavir olmam ve işletmecilik ruhumun olması da başarıda temel etken oldu. Şunu söyleyeyim; hastayı memnun ettiğiniz zaman hazzı bambaşka oluyor. Bunu yaşıyoruz. Kaliteye önem vererek, yeni yeni branşlar açarak, buraya kadar getirdik.

Sizce bir yöneticide olması gereken temel özellikler neler?

Profesyonel anlamda başarının ana etkeni her şeye duyarlı olmak. İnsanları sevmeli, gelen hastaları kendi ailesinden biri gibi, anne-babası gibi görmeli. İyi bir yönetici objektif olmalı, kesinlikle diyalog kurmalı, iletişim kurmalı, bunu yaptığı zaman kesinlikle başarı gelecektir.

Yönetici olmakla, lider olmak arasında bir fark var mı?

Elbette. Liderlik önemli. Şu anda sağlık sektörüne yön veriyoruz. Gaziantep’e önemli katkılarımız var. Başarı kolay elde edilmiyor. Çok önemli hekimler var aramızda ve bunlar kendi alanlarının en iyisi. Günlerce peşinden koştuklarımız, ikna ettiklerimiz değerli hocalar, 20-25 yıllık muayenelerini kapatıp, bizim hastanemizde çalışmayı kabul ediyorsa, bunun kolay olmadığının bilinmesi lazım. Bir kalp cerrahını buraya getirmek için haftalarca İstanbul-Gaziantep arasında mekik dokudum. Sonuçta, bu yaptığımdan Gaziantep şehri kazançlı çıkmış oldu.

“Mezarım bile bu şehirde”

2007’den bu yana aralıksız Gaziantep’tesiniz. Gelecek planlarınız arasında Gaziantep var mıydı?

Kesinlikle aklımda Gaziantep’e gelmek gibi düşünce yoktu. Ani ve sürpriz oldu. Batman’da tabir yerindeyse kabımıza sığmıyorduk. Medikal Park ile ortaklık kurduğum an, buradaki bina bir arkadaşıma aitti. Aklımıza ilk burası geldi. Bir gecede karar verdik ve hayatım orada değişti. Ama Gaziantep’i çok sevdim. Futbolu da çok severim. Şehri öyle sevdim ki, o yıllarda Gaziantepspor Kulübü’nün sağlık sponsoru olmak için kendim müracaat ettim. Teklif benden gitti. Kulübün tüm sağlık harcamalarına sponsor oldum. Şunu ifade edeyim, hem spora destek hem sosyal sorumluluk anlamında, bu şehre katkıda bulunmak istiyorum. Ben bu şehir de doyuyorum, bu şehrin havasını soluyorum. İlk kez size söylüyorum, mezarım bile bu şehirde artık. Bu şehre, bu kadar bağlıyım.

Batmanlısınız, Güneydoğuyu ve Gaziantep’i öne çıkartan yani özel kılan faktörler neler?

Batman’dan baktığımız zaman gerçekten Gaziantep, Güneydoğu’nun Paris’i idi o dönemde. Çok farklı bir şehir, çok güzel bir şehir, muhteşem bir ortak akıl yapısı var. Her geçen gün dünyada daha fazla tanınan bir şehir. Bu anlam da bu müthiş şehirde yaşamaktan dolayı çok mutluyum.

“Burada kazandığımızı, buraya yatırıma aktarıyoruz”

Medical Park Gaziantep’in hızlı büyümesini neye bağlıyorsunuz?

Bu şehre geldiğimde 3 aylık fizibilite yapmıştım. Doğru adımlar attık. Hızlı büyüme sürecini, halkın beklentilerine karşılık vermemize ve yerimizde durmayışımıza bağlıyorum. Sürekli yatırım halindeyiz. Bütün kazandığımızı, burayı geliştirmek, teknolojik anlamda daha iyi bir yere getirmek, hekim kalitesini daha da arttırmak, çalışan güvenliği, çalışan kalitesini daha da arttırmak için mücadele veriyoruz. Bu şehirde kazandığımızı kesinlikle bu şehre yatırıyoruz ve gün geçtikçe hastanemizi daha ileriye taşımak için, adımlar atıyoruz. Gaziantep halkıda sağ olsun kendi hastaneleri gibi görmeye başladı. İnsanlara özel hastane kalitesini yaşatmaya çok önem veriyoruz. En iyi yemekleri sunmaya çalışıyoruz. Diyetisyenimiz hastaya gidiyor ve “bugün ne yemek istersiniz” sorusunu soruyor. Hasta yemek seçiyor. Yatan hastaya, 5 ayrı yatak ve 5 ayrı yastık çeşidi sunuyoruz. “Hangisinde uyumak istersiniz, hangisi yastığınız olabilir” diye soruyoruz. Bunlar hiçbir otelde yok. Hastalarımıza günlük pastalar gidiyor, tatlılar gidiyor, tabii ki hep diyetisyen kontrolünde yapılıyor. Şampuanımız bile özel. Evimde kullanmadığım şampuanı burada kullanmıyorum.

Günlük kaç kişiye hizmet veriyorsunuz, yatak kapasiteniz nedir, kaç kişilik bir istihdam sağlıyorsunuz?

Şu an, 30 bin metrekarelik bir alan, 245 yatak var. Bunun 86’sı yoğun bakım, diğerlerin hasta yatağı, toplam ortalama günde bin kişiye hizmet veriyoruz. Bu anlamda günlük 35 ila 40 arası da ameliyat oluyor, 9 tane ameliyathane ve farklı branşlarımız var. 820 çalışanım, 80 doktorum var. 900 doğrudan istihdamın yanında, Bin 1100 kadar da tedarikçimiz var, dolaylı olarak bize hizmet veriyor. Yaklaşık 2 bin kişiye burada istihdam olanağı sağlıyoruz.

Yeni yatırımlarınız planlarınız var mı?

Tabii ki var. Teknolojik anlamda yatırımlarımıza devam ediyoruz. Gaziantep’te hiçbir özel hastane de olmayan, pet diye bir onkoloji cihazını şehrimize kazandırıyoruz. Bu cihaz, özel hastaneler arasında ilk olacak. Yine Onkoloji hastalarına, yani kanser hastalarının tetkik ve çekim kalitesinde en yüksek değeri verecek olan Varian Truebeam cihazımızı getiriyoruz. Bununla beraber Radyasyon Onkoloji bölümüne de yaptığımız yatırımı yenileme dönemi geldi. Daha önce getirdiğimiz Radyasyon Onkoloji cihazı ışın tedavisi veren idi, bunun da en son sistemi var. 3 aydan daha kısa süre içerisinde kazandıracağız. Dediğim gibi, hayallerimiz devam ediyor. Katlarımızı yenileme planları içerisindeydik bu da son aşamada. Burası yaşayan bir organizma.

“Sağlık dışındaki sektörlerden kaçınıyorum”

Gaziantep’te sağlık dışında farklı sektörlerde yatırım düşündünüz mü?

Ben işletmeciyim, 24 yıldır sağlık sektöründeyim. Dostlarımız, başarımızı gördükçe “beraber iş yapalım” diye çok teklifle geldi. Ama kabul etmedim. Kendi işimde başarılı olmak istiyorum, başarımı devam ettirmek istiyorum. Başka işlere odaklanırsam, buradaki başarımı geri plana atmış olmaktan dolayı tereddütlerim var. Tabii ki biz ticaret adamıyız, mali müşavir olmam sebebiyle, küçük çaplı ticaretim oluyor.

Bu şehrin en sevdiğiniz yönü nedir?

Ortak aklın sürdürülebilir olması çok önemli. Başka şehirlere de gidiyorum. Oradaki bürokratlarla da görüşüyorum. Gaziantep deyince ilgi çekiyorum. Tabii ki bunun nedeni var. İnsanlar, tüm tecrübelerini ortak akla aktarıyor. Kültürel ve sosyal anlamda tereddütsüz destek sağlıyorlar. Bu birliktelik, Gaziantep’i çekim merkezine dönüştürmüş durumda.

Peki şehrin beğenmediğiniz ya da “şöyle olsa daha iyi olur” dediğiniz bir yönü var mı?

Tabii zaman zaman eleştirdiğimiz konular oluyor ama ben şunu ifade edeyim, genel anlamda yöneticilerimiz gerçekten ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Belediyecilik burada çok iyi. Diğer şehirleri de bildiğim için mesela İzmir’e sık giderim. Gaziantep’in belediyecilik anlamında ne kadar gelişmiş olduğunu gözlerimle görüyorum.

Gaziantep, eğitim anlamında çok iyi bir yerde değil, kültür ve sanat anlamında da istediğimiz seviyede değiliz, peki sağlıkta neredeyiz size göre?

Gaziantep’te sağlık çok iyi seviyelere geldi. Özel hastaneler olarak, kaliteyi çok artırdık. Artık bu şehirdeki insanlar başka şehirlere gitmiyor. Eskiden Adana’ya gider iken, şu anda Adana’yı geçmiş durumdayız. Önceden Doğu illerinden buraya çok hasta geliyordu. Şimdi bu azaldıysa, sebebi Gaziantep’ten değil, o illerde de sağlık kalitesinin artmasından kaynaklanıyor.

Ülkemizin sağlık sektöründe geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz?

Türk insanı çok şanslı. Buradaki imkanlar Avrupa’da yok. Telefonunuzdaki bir sistemle siz randevu alıyorsunuz, geliyorsunuz, randevu saatinde içeri giriyorsunuz, tetkik istendiği zaman anında gidip tetkikinizi veriyorsunuz ve tetkikiniz en geç 1-2 saat içerisinde raporuyla beraber elinize ulaşıyor. Bu esnada siz tedavinizi olup hastaneden ayrılıyorsunuz. İngiltere’de böyle bir sistem yok. Türk insanı bu yönden çok şanslı. Keşke eğitimde de böyle olsaydık ama sağlık ta çok iyiyiz.

Hayrullah bey kişisel gelişimle ilgili programlar aldınız mı?

Geçmişte çok eğitim aldım. Çok kurslara katıldım. Hayat dersini çok iyi gören bir insanım. Kendimizi geliştirerek bu günlere geldik ve hala gelişime açık olan bir insanım. İnsanların her yaşta öğrenebileceği şeyler olduğuna inanıyorum. Dünyayı takip ediyorum, ülkemizin sağlık gündemini takip ediyorum. Farklılık yaratacak ne varsa o anlamda üzerime düşeni yapıyorum.

Bu yoğun tempoda ailenizden nasıl destek alıyorsunuz?

40 yıllık iş hayatımda ailemden çok büyük destekler aldım. Çünkü aylarca evime gitmediğim dönemler oldu, ailem hep arkamdaydı. Başarmam gerektiğini hep onlara da empoze ediyordum. Konu sağlık olunca ailede bir şey diyemiyor. Bizim sektör, aile yaşamında en fazla fedakarlığın yapıldığı bir sektör.

“İyi bir lider, karşısındakini mutlaka dinlemeli”

İş yaşamınızda vazgeçilmeziniz neler, en çok nelere dikkat edersiniz?

Dürüstlüğe çok önem veririm. Kesinlikle yalandan nefret ederim. Mutlaka diyalog kurmaya çalışırım. İnsanları dinlemeye çalışırım, çünkü dinlemeden ona cevap veremezsin, çare olamazsın. İyi bir yönetici iyi bir lider önce karşı tarafı dinlemeli, dinlemeden insanlara, başarılı bir cevap vermek imkansız. Çalışanlarımıza dürüstlüğü, insanlara gülmeyi, zaman zaman toplantılarımızda hep söylüyorum, elimden geldiğince onlara örnek biri olmaya çalışıyorum.

Genel yapı itibarı ile nasıl bir insansınız?

Aslında biraz sert bir görünümüm var ama aslında hiç öyle değilim. Yılların vermiş olduğu mücadelenin sonucunda geldiğim noktadır bu ama son dönemlerde tabii ki biraz daha işler rayına oturunca daha hoşgörülü olduğumu düşünüyorum. Biraz tatlı sert bir yöneticiyim. Elbette çalışanlara da sormak lazım ama elimden geldiğince insanları kırmamaya çalışıyorum.

Çalışanlarınızla nasıl bir diyalog kurarsınız peki?

Ölümlü dünyadayız sonuçta o yüzden hoşgörüyle, diyalog kurmak daima önceliğim. Aile ortamı oluşturmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Çalışanlarımız çok değerli, çünkü onlarla beraber varız. Hastalarımızla, misafirlerimizle, onlar muhatap oluyor sonuçta. Çalışanlarımıza hem eğitim vererek, hem iletişim anlamında, onları hastalarımıza karşı duyarlı bir hale getirmek için çalışıyoruz.

Hobileriniz neler?

Spor yapmak, kitap okumak, müzik dinlemek. Önceden futbol vardı şimdi sadece yürüyüş yapabiliyorum.

“Her görevi, mükemmel

yapmak isterim”

En çok nelere kızarsınız peki?

En çok, verdiğim görevi yerine getirmeyen biri olursa ona kızarım. Hassas bir insanım, her şeyi mükemmel yapmak isterim, bu benim hayat felsefem. Yöneticilerim olsun, çalışanlarım olsun benim yapımı bilirler ve onun içinde mutlaka vermiş olduğum hizmetin en iyisinin karşılığını almak isterim tabii ki de.

“Çevreme faydalı olmayı misyon edindim”

Yaşamınız başarılarla dolu. Bu başarıda ki en büyük etkenin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

En önemli etken benim hayat felsefem. Öncelikle kendime olan saygım, dürüstlüğüm, yaşam biçimim, tabii ki düzenli yaşantım ve çok çalışmayı sevmiş olmamdır.

Küçüklükten beri kurduğunuz bir hayaliniz var mı, gerçekleştirebildiniz mi?

Hayalimi gerçekleştirdim, Allah’a şükürler olsun. İyi bir iş adamıyım, şuan da insanlara iş veriyorum, topluma yararlı olmak için elimden gelen gayreti gösteriyorum, bu benim hayalimdi ve bunu gerçekleştirdim. İnsanlara yardımcı olmak için gün geçtikçe kendimi o anlamda sorumlu hissediyorum.

Mutfakla aranız nasıl?

Çok iyi değil. Menemen yapmayı çok seviyorum, Pazar günleri sabah menemeni hemen hemen ben yaparım, fazla yemek yemeyi sevmem, ekmek, şeker, tuz kullanmıyorum. Arkadaşlarım bu konuda beni örnek alır. Sigara hiç kullanmadım, alkol almıyorum.

Ailenizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Eşim Dilek Kubba en büyük destekçimiz. Oğlum Ömer Emre benimle çalışıyor. Kızım Simge hukuk okuyor. İkizlerimiz var Emir ve Arda. Onlar da ortaokul son sınıftalar.

Nasıl bir tatil anlayışınız var?

Uzun yıllar sahil şehirlerinde tatil yaptıktan sonra, artık tatil dönemlerini daha farklı değerlendirmeye başlaık. Dünyayı gezmek istiyorum. Tabii ki çok şehirlere, ülkelere gittim ama bundan sonra görmediğim yerleri görmek isterim. Örneğin Avrupa’da İspanya’yı görmemişim henüz, ilk fırsatta rotam orası olacak sanırım.

Hayrullah Kubba evde nasıl bir eş, nasıl bir babadır?

Çocuklarımla arkadaş gibiyim, onlara bugüne kadar hep sevgiyle yaklaştım. Kesinlikle onları üzecek bir harekette bulunmadım. Onlarda beni seviyor ama ciddiyetimden dolayı biraz da çekinirler. Örneğin 26 yaşındaki oğlum ile şu an birlikte çalışıyoruz. Onunla baba-oğul gibi değil de bir arkadaş gibiyiz.

Çocuklarınıza nasıl öğütler verirsiniz?

En çok istediğim şey onların eğitimi. Şuan büyük oğlum işletmeyi bitirdi bana destek oluyor burada. İşlerimin hemen hemen % 60’ını ona devrettim. Onlara başarılı ve toplumda iyi bir birey olmaları yönünde nasihatlar veririm.

Son olarak; Genç yönetici adaylarına ne tür bir tavsiyede bulunursunuz?

Genç yönetici adaylarının öncelikle, kesinlikle başarıya inanmaları gerekiyor. Koymuş oldukları hedeflere, insanlar tırnaklarıyla geliyorlar. Öncelikle buna inanmaları lazım. Çok okumaları, ülkeleri tanımaları lazım. İnsanlarla iyi iletişim kurmaları şart. Güler yüzlü olmayı eksik etmesinler. Dürüstlüğün yanısıra iyi bir eğitim ve donanım şart. İnsanların eğitimsiz başarılı olma gibi bir lüksü yok. Bunları sağladıklarında mutlaka başarıya ulaşacaklardır.

05 Tem 2020 - 18:45 -

Mahreç  Hüseyin Küpeli


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.